
Güneş, sınıf arkadaşım. Güneş’in sahne korkusu var. Öğretmenimiz bir yazar ve bizden başka öykü kahramanları, öğrencileri var. Garip ama gerçek değil mi?
Bazen Öğrencilerini ve kahramanlarını birbirine karıştırıyor mu diye düşünmüyor değilim. Garipliklerine hepimiz alıştık.
Minik kuşlar, kaplumbağalar, kargalar ve konuşan ağaçlarla aynı sınıfta ders yapıyor gibi hissettiğim anlar olmuyor değil.
Fakat üzerinde durmuyoruz. Çünkü farklılıklar bizim zenginliğimiz, biliyorum. Öğretmenler de farklı olabilir değil mi?
Böyle bir sınıfta eğlenerek öğrenmenin keyfini anlatamam. Halimizden pek memnunuz. En çok Güneş memnun. Çünkü öğretmenimizi model aldı ve yazar oldu bile.
Boyuna posuna bakmayın, sınıfın en kısa boylusu… En çok sözlük okuyanı…Hayali kahramanları öyle kalabalık ki!
Önce sahne fobisini yendi. Sonra yazdığı ” İçi İçine Sığmayan Güneş” adlı öyküsü bir çocuk dergisinde yayınlanmaya değer bulundu.
Bugün dergi muhabirleri Güneş’le röportaj yapmaya okulumuza gelecek. Güneş’i görmelisiniz. Heyecandan eli ayağı titriyor, ne söyleyeceğini şaşırıyor, sevinçten herkesi şapur şupur öpüyor…
Şu anda hem öykü kahramanının hem de yazar arkadaşımız Güneş’in içi içine sığmıyor…
Anlamı: Çok sevinmek, sevincini belli etmekten kendini alamamak, coşkunluk göstermek.
Cümle: Genç yazar, öyküsünün bir edebiyat dergisinde yayınlandığını görünce sevinçten şaşırdı. İçi içine sığmadı.
داخلش توش جا نمی شد وقتی که کلمه به کلمه معنی میکنیم دقیقا این قدر بی معنی میشه ولی اگه به کاربردش نگاه کنیم موقعی استفاده میشه که خیلی ذوق و شوق داریم برای انجام کاری و از هیجان دست و پامون رو گم میکنیم یا به عبارتی در پوست خودمون نمی گنجیم 🙂