
Demir babasına yelken sporu yapmak istediğini söylediğinde beş yaşındaydı.
Şimdi dokuz yaşında. Yedi yaşında babası onu yelken kulübüne götürdü. O günden beri yelken eğitimi alıyor.
Hem hobi hem de spor olarak yelken eğitimini sürdürüyor. İlk önce ailesi yelken isteğinin geçici bir heves olduğunu sanmıştı.
Zorluklar karşısında pes edeceğine öyle eminlerdi ki, sonunda yanıldıklarını anladılar.
Hafta içleri sabahtan akşama kadar hafta sonu aldığı yelken eğitimlerini iple çeker olduğunu görünce şaşırdılar.
Kış eğitimlerinden aldığı tat arkadaşlarına bulaştı. Yelken hakimiyetini başarılarının inceliklerini sınıfta anlattı. Sonunda Oğuz ve Defne’yi de yelkenci olmaya ikna etti.
Zaten Demir, emeklemeye başladığı günden beri sevdiklerine suyu sevdiğini anlatıyordu. Eli kalem tuttuğu günden beri deniz ve yelkeni resimleri çiziyor, boyuyordu.
Dedesine kağıttan kayıklar yaptırırdı. Babasına yelkeni oyuncaklar aldırıldı. Artık Demir, denizin ve rüzgarın diliyle konuşuyordu…
Demir, yelken lisansını aldıktan sonra tatilde nerede kamp yapacaklarını merakla bekledi. Marmaris Gökova’daki yelken kulübüne kampa alınacakları haberini duyunca ayakları yerden kesildi. Havalara uçtu. Kendini rüzgara bıraktı. Zamanın geçmesini, yaz tatilinin gelmesini iple çekmeye başladı…
Anlamı: Zamanın gelmesini sabırsızlıkla beklemek. Bir an önce gerçekleşmesini çok istemek.
Cümle: Sincap ve arkadaşları, meşe palamudu toplayacakları sonbahar mevsiminin gelmesini iple çekiyorlardı.
دیدین با ذوق و شوق منتظر یک اتفاقی هستین؟ دوست دارین هر چی زودتر اون اتفاق بیفته اگه از دستتون بر بیاد بهش طناب میبندین و میکشین سمت خودتون خب این اصطلاح دقیقا همین معنی رو میده اصطلاحی که برای وقتی با ذوق منتظر چیزی هستیم ازش استفاده میکنیم