
Üzümcü Emmi diyorlardı ona.
Yetiştirdiği üzümleri, anlatıla anlatıla bitirilemiyordu.
Gün geldi, yaşlandı Üzümcü Emmi. İstemeye istemeye de olsa satılığa çıkarmış bağını. Gidemiyordu, budayamıyordu , bakamıyordu bağına.
Komşusu alıcı oldu hemen. Bağın kara kara, parmak büyüklüğündeki üzümlerini çok beğeniyordu.
”Yok , ona satmam,” demiş Üzümcü Emmi. Yıllardır sürüp gelen bir toprak anlaşmazlığından dolayı araları açıktı komşusuyla.
Komşu ise ne yapıp yapıp, almak istiyormuş bağı. Üzümcü Emmi’nin diğer bir komşusu Krem Ağa’dan yardım istedi.
”Bu bağı benim yerime sen al, sonra bana devret,” dedi.
Aslında bağ almak gibi bir fikri yoktu Krem Ağa’nın; ama komşusunun söylediği yatmıştı aklına. Üzümcü Emmi’ye gidip:
”Bağına alıcıyım,” dedi.
Başladılar pazarlığa…. Üç aşağı , beş yukarı anlaştılar sonunda.
Krem Ağa, bağı aldıktan sonra haber gönderdi komşusuna. ” Bir uğrasın,” diye.
Adam sevinçle koştu bağa. Krem Ağa’yı görür görmez, ” Bağı aldın mı?” diye sordu, heyecanla.
”O iş tamam!” deyip başını salladı Krem Ağa.
Adam, hemen elini cebine atıp:” Kaç paraya anlaştın; vereyim parasını?” deyince, duymamazlıktan geldi Krem Ağa.
• Sana verilene bak, ötesini karıştırma!
Adam üsteleyince de:
”Anlaştık işte….. Boş ver kaç paraya anlaştığımızı,” diye baştan savma bir cevap verdi.
Adamı kuşkulandırmış bu cevap: ”Bağ benim değil mi?” diye sordu, çekine çekine.
Krem Ağa, mutlu ve memnun, bir salkım üzüm uzattı ona: ”Al hele sen şunu,” dedi, ”üzümünü ye, bağını sorma!”
Üzümünü ye bağını sorma
معنی کلمه به کلمهی این ضربالمثل میشه انگورت رو بخور و باغش رو نپرس
حالا کی ازش استفاده میکنیم وقتی که یکی به چیزی میده و ما میخوایم کند و کاو کنیم که از کجا اومده و چطوری اومده طرف بهمون میگه اینو بگیر و به بقیهاش کاری نداشته باش.